Araştırma

Araştırma Öncelik Alanları

  • Dijital Hikaye Anlatımı
  • Toplumsal Cinsiyetİletişim ve Medya Çalışmaları
  • Yeni Medya Araştırmaları
  • Gündelik Hayat Araştırmaları
  • Toplumsal Bellek Araştırmaları
  • Kültürlerarası İletişim ve Göç Çalışmaları
  • Yaratıcı Endüstriler, Sinema ve Video Çalışmaları
  • Görsel İletişim ve Görsel Kültür

Alt Çalışma Konuları

  • Yemek
  • Maddi kültür
  • Kimlik
  • Kişilerarası iletişim
  • Kültürel karşılaşmalar
  • Toplumsal cinsiyet araştırmaları
  • Kent araştırmaları
  • Kimlik çalışmaları
  • Göç çalışmaları
  • Etnografi araştırmaları
  • Kuşak çalışmaları
  • Gençlik çalışmaları
  • Anlatı çalışmaları
  • Alımlama çalışmaları
  • Yeni medya çalışmaları
  • Reklam çalışmaları
  • Popüler kültür çalışmaları
  • TV çalışmaları
  • İletişim ve dil çalışmaları
  • Toplumsal çatışmalar ve şiddet
  • Çatışma çözüm süreçleri
  • Siyasal iletişim
  • İletişim felsefesi
  • Medya felsefesi
  • Siyasal İletişim
  • Dijital etnografi
  • Feminist metodoloji
  • Duygular sosyolojisi
  • Eleştirel dilbilim
  • Görsel iletişim
  • Söylem çözümleme
  • Göstergebilim
  • Bellek çalışmaları
  • Eleştirel pedagoji
  • Türkiye siyasi tarihi ve toplumsal bellek
  • Kent mekanının dönüşümü ve kentin kolektif belleği
  • Türkiye'de kuşaklar, siyasal olaylar ve hatırlama
  • Toplumsal hareketlerin belleği
  • Sağlık kampanyaları
  • Medyada savunuculuk
  • Sağlık medyası
  • Eleştirel sağlık okuryazarlığı
  • Sağlık iletişimi

Anahtar Kelimeler

Mikro ve makro tarih, mutfak, kimlik, deneyim, hatırlama, bellek, sığınmacılık, sınır, milliyetçilik, entegrasyon, uyum, çok kültürlülük, kültürel kimlik, etnografi, gündelik hayat, kültürel çalışmalar, göç, göçmen, kültürel kimlik, görsel kültür, etnografi, temsil, anlatı, kimlik, göç, kültürlerarası iletişim yeterliği, kültürlerarası çatışma ve uyum, şiddet, iletişim araştırmaları, medya ve insan hakları, medya ve toplumsal cinsiyet, medya ve temsil, haber araştırmalı, gazetecilik araştırmaları, anlam, ifade, sessizlik, sahneleme, yazı, siyaset, iletişim, siyasal kampanya, kamuoyu, siyasi partiler, reklam, iletişim, kampanya, metin, anlam, toplumsal cinsiyet, feminist çalışmalar, erkeklik çalışmaları, beden politikaları, queer teori, yeni medya, dijitalleşme, teknoloji, iletişim, sosyal medya, medya, yeni medya, teknoloji, ontoloji, internet, iletişim, dil, metin, gösterge, karşılaştırmalı edebiyat, kültür, popüler kültür, medya, iletişim, metin, anlatı, metin, iletişim, medya, retorik, medya, izleyici, edebiyat, sinema, televizyon, eleştirel reklam çalışmaları, duygular sosyolojisi, siyasal reklamlar, siyasal psikoloji, iletişim sosyolojisi, yeni medya, dijital okuryazarlık, toplumsal cinsiyet, göç, kimlik, farkındalık, güçlendirme, gündelik hayat, ideoloji, söylem, eleştirel dilbilim ve medya, göstergebilim, dil ve toplum, büyük veri araştırmaları, dijital yöntemler, sosyal medya, sağlık iletişimi, betimsel sosyal bilimler, göç, göçmen, kültürel kimlik, görsel kültür, etnografi, temsil, anlatı, takın Türkiye tarihi, tarih, tarih yazımı, kolektif bellek, kültürel bellek, kimlik, toplumsal barış ve uzlaşma, insan hakları, çoğulculuk, demokrasi, müzakere, şeffaflık ve hesap verilebilirlik, kent belleği, kültür, kültürel miras, anıt ve müzeler (maddi kültür), yas, özür/bağışlama, yüzleşme/hesaplaşma, travma, etnografi, kuşak, toplumsal cinsiyet, dijital hikâye, toplumsal cinsiyet, eleştirel pedagoji, göç, sağlık iletişimi, dijital okuryazarlık, toplumsal cinsiyet, göç, kimlik, farkındalık, güçlendirme, gündelik hayat, sağlık kampanyaları, risk iletişimi, sağlığın geliştirilmesi ve korunması, medyada savunuculuk, infodemi, sağlık ideolojisi, eleştirel sağlık okuryazarlığı

Önemi ve Gerekçesi

Gündelik Hayat Çalışmaları: 20. yüzyılın ilk yarısında yaşanan iki dünya savaşı, modernleşme anlayışının ve anlatısının, pozitivist bilim anlayışının kabul ve sonuçlarının toplumsal refah ve barış konusunda vaat ettiklerinin gerçekleşmemesi yeni kaygılar ortaya çıkarmıştır. Toplumsal arenada makro yapıların ve aralarındaki ilişkiyi incelemenin yeterli olmadığı, bunun yerine çoğunluk olan ancak araştırma konusu olamayan öznelerin anlam dünyalarına, deneyimlerine ve pratiklerine odaklanmak gerektiğine dair bir anlayış öne çıkmıştır. Böylece makro düzeyde alınan karar ve uygulamaların mikroda nasıl karşılık bulduğunu anlamak için sıradan ve önemsiz kabul edilen bireylerin anlam dünyası ve gündelik hayatları, 20. yüzyılın ortalarında sosyal bilimlerin odağına girmeye başlamıştır. 20. yüzyıl aynı zamanda kitlesel göçler, politik örgütlenmedeki ve üretim ve tüketim ilişkilerindeki değişimler, teknolojik gelişmeler, kentleşme ve çok kültürlülük gibi etkenlerle büyük toplumsal değişimlerin görüldüğü bir dönemdir. Toplumsal yapıdaki bu değişimleri anlamaya çalışan akademik ilgi, gündelik hayatı, toplumun, kültürün ve anlamın inşasında bireyin aktif olarak rol aldığı ve bireyin gündelik hayat deneyimlerinin de bu hayatı “yeniden ürettiği” anlayışından hareket ederek modern toplumların güç ilişkilerini, dinamik, heterojen ve çatışmalı yapısını anlayabilmek için toplumsal yapının ekonomik, politik ve kültürel tüm boyutlarının kesişim noktası olarak gündelik hayat çalışmalarını gerekli kılmıştır.

Kültürlerarası İletişim Türkiye'de 1990'ların sonunda başlamış, yeni sayılabilecek bir çalışma alanıdır. Dünyada 1980'lerden itibaren, Türkiye'de ise ağırlıkla 2000'lerin başından itibaren, akademik literatürde kültürel çeşitlilik ve (etnisite, din, cinsiyet, beden politikaları vs. bağlamında) kimlik araştırmaları hız kazanmıştır. Özellikle Avrupa Birliği üyeliği sürecinde çok kültürlülük temel kavramlardan birine dönüşmüş, farklı disiplinler altında (özellikle siyaset bilimi ve eğitim bilimleri içinde) tartışılmaya başlanmıştır.

Bu akademik canlanmaya paralel olarak Kültürlerarası İletişim alanı daha ziyade farklılıklar arasındaki etkileşimi izlemeye odaklanmıştır. Toplumsal yaşamda farklı kültürlere ve kimliklere dönük farkındalık ve duyarlık kazanma süreçlerini sorunsallaştırmış hem kuram hem uygulama sahaları içeren niteliğiyle, farklılıkların bir arada yaşamasının etik ve politik bağlamlarını araştırmıştır.

Buna ek olarak, göç/men akışı yaklaşık son on yıldır Türkiye'nin ve Türkiye akademisinin aciliyet kazanan konularındandır. Göçle birlikte ortaya çıkan yeni toplumsal demografi, araştırma sahası olarak Kültürlerarası İletişimin kültürlerarası etkileşim, kültürlerarası farkındalık ve kültürlerarası yeterlik tartışmalarına yeni sorular eklemektedir. Özellikle toplumsal uyuma dönük sorgu ve araştırmaların yakın zaman içinde bir zaruret olarak kendini göstereceği şimdiden öngörülebilir.

Medya bir taraftan toplumun eğitilmesi, bilinçlendirilmesi ve kültürel anlamda geliştirilmesi için önemli bir mecra iken, diğer taraftan da demokrasilerin işleyebilmesi açısından önemli işlevlere sahiptir. Kitle iletişim mecralarında (gazete, radyo, TV, sinema, sosyal medya) üretilen haber, reklam, popüler kültür içerikleri ve katılımlı üretilen bireysel içeriklerin eleştirel bir perspektiften değerlendirilmesi bu araştırma alanının konularını oluşturur. Bu nedenle, medyadaki çeşitli içeriklerin söz konusu işlevleri yerine getirebilecek biçimde üretilmesi, işlemesi önem arz etmektedir. Fakat medya, genel itibarıyla eğitici ve öğretici olmamakla birlikte ayrımcı, dışlayıcı ve çoğulculuktan uzak bir içeriğe sahiptir. Hem bu eğilimin tespiti hem de ideal bir forma doğru evrilmesi için iletişim fakültelerinde iletişim ve medya çalışmaları alanı altında yapılan teorik ve ampirik araştırmaların önemi oldukça büyüktür. Medyanın politikayla ilişkisini anlayabilmek için, siyasal iletişim alanında yapılan çalışmalar; tüketim toplumu ve kültürünü anlamak için yapılan reklam çalışmaları; medyadaki cinsiyet eşitsizliklerine odaklanan eleştirel toplumsal cinsiyet çalışmaları, teknolojik dönüşüm ve dijitalleşmenin toplumsal etkilerini anlamakta kritik olan yeni medya çalışmaları; medyadaki metinlerin ekonomik, kültürel, siyasal ve tarihsel bağlamını ortaya koymak için yapılan iletişim ve dil çalışmaları; iletişim felsefesi alanının yarattığı teorik tartışmalar; gündelik hayat ve medya arasındaki politik ve kültürel bağı ortaya koyan popüler kültür araştırmaları ve anlatı çalışmaları; medya metinlerinin tüketim perspektifini anlamak için teorik ve yöntemsel olarak zengin bir zemin sunan alımlama çalışmaları alt çalışma konularını oluşturmaktadır.

Aşağı yukarı son otuz yılda dijital medyanın küresel ölçekte toplumun her alanında yaygınlaşmasıyla birlikte gazete, radyo, televizyon ve sinema gibi geleneksel medya alanı büyük değişiklikler geçirmiş, sadece basın ve yayın alanı değil toplumun bütün alanları dijital medyayla birlikte büyük dönüşümler yaşamıştır. Böylece iletişim ve medya araştırmaları içerisinde önemli bir çalışma alanı olarak yeni medya araştırmaları ortaya çıkmıştır. Dijital medyanın toplumsal yaşam içerisindeki muazzam önemi bu alanı günümüzün en öncelikli ve elzem alanlarından birisi haline getirmektedir.

İletişim; sosyoloji, psikoloji, felsefe, siyaset bilimi, tarih, dilbilim, edebiyat çalışmaları vb. Sosyal ve Beşeri Bilimlerin pek çok farklı alanıyla kesişmekle birlikte bu alanların teorik ve pratik birikimleriyle sınırlı kalmayan; multidisipliner, disiplinler arası ve transdisipliner iletişim çalışmalarının da katkılarıyla “kendine özgü” bir alandır. İletişimi çeşitli açılardan ele alan iletişim çalışmalarına verilecek örneklerden biri; iletişim üzerine düşünmeyi; anlamı ve ifadeyi sorunsallaştırmayı, sessizliği incelemeyi, dilbilim çalışmalarından ayrı olarak metin ve yazı odaklı düşünmeyi ve metin çözümlemesini; yazının “farkıyla” bir “sahneleme” haline getirmeyi hedefleyen İletişim Felsefesi'dir, İletişim Çalışmaları ile Medya Çalışmaları arasındaki ayrım da “iletişim” ve “medya” ayrımından hareketle düşünülmeli; iletişim çalışmaları yalnızca medya çalışmalarıyla çerçevelendirilmemelidir. Medya Çalışmaları, iletişim çalışmalarında olduğu gibi, kuramsal ve yöntemsel bir çeşitliliği göstermektedir.

Çağımız medya ve özellikle de görsel ortamların baş döndürücü gelişim ve değişimine tanıklık etmektedir. Gündelik yaşamın en sıradan görülebilecek rutinlerinden profesyonel etkinliklere kadar görsellikle kuşatılmış bir çağda yaşamaktayız. Görsellik yalnızca medya araçlarının içerikleriyle sınırlı değildir. Zira, iletişimde, yalnızca aracı bir rol oynamaz. Görsellik, tüm bileşenleriyle (içerik, teknoloji, üretim, tüketim ve dolaşım aşamaları vs. olarak) iletişim ortamlarında mevcuttur ve iletişimin yapılanmasında önemli bir faktördür.

Akademik bakımdan görme deneyimine konu olan nesneler görsel sanatlarla sınırlı değildir. Hristiyan ikonaları, Müslümanlığın imge rejimleri, modernleşme öncesi çizimler, gravürler ve litografik baskılar, yağlıboya tablolar, sanayileşme ve modernleşme sürecinde fotoğraf ve sinematografinin icadı sonrası ortaya çıkan imgeler, bilimsel çalışmaların görselleştirilmesine dönük teknolojiler ve görselleri (iha görüntüleri, röntgen, ultrasonografi vs.), veri görselleştirme teknolojileri (haritalama, grafik, tablolaştırma vs.) 19. yy.'dan 20. yy.'a uzanan görme deneyimine damgasını vurmuştur. Bu geniş tarihsel birikim günümüzde geniş bir temsiller yelpazesi sağlamakta, göstergebilim, ikonoloji, eleştirel söylem çözümlemesi, fotoğraf okuma (photo elicitation) vb. metodolojik yaklaşımlarla ele alınmaktadır. Bu geniş ölçekli birikime baktığımızda, toplumsal yaşamda ve anlam inşasında görsel içeriklerin ve görselleştirme teknolojilerinin yeri ve öneminin her geçen gün arttığını rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Nitekim biraz geç olmakla birlikte, bir çalışma alanı olarak Görsel Kültür Türkiye'de de dikkat çekmeye başlamıştır.

Yukarıdaki çerçeveye ek olarak, içinde bulunduğumuz çağ artık dijital medya olanaklarıyla karakterize olmaktadır. Günümüzde geleneksel araç ya da tekniklerle üretilmesi mümkün olmayan nitelikteki görseller, yeni teknolojilerden yararlanılarak üretilmektedir. Bu gelişmelerden en çok etkilenenlerden biri üç boyutlu bilgisayar görselleri ve animasyonlardır. Web 3.0 teknolojilerindeki gelişmeler ile sanal ortamların (metaverse) kullanımı hayatın her alanında daha fazla yer almaya başlamıştır. Bu sanal ortamlar, salt bilginin çok ötesinde, tam anlamıyla kapsayıcı 3 boyutlu içeriklerin ve de deneyimin paylaşıldığı bir yer olma yolunda ilerlemektedir. Bu gelişmeler 3B bilgisayar grafiğin, Sanal Gerçeklik (VR) veya Artırılmış Gerçeklik (AR) teknolojilerinin önemini artırmaktadır. 2 boyutlu internet yerini 3 boyutlu kapsayıcı sanal iletişim ortamlarına bırakacaktır. Dolayısıyla alanda yapılan akademik araştırmalar yeni konularla gelişmeye ve zenginleşmeye açıktır.

Toplumsal bellek araştırmaları 1980'lerden bu yana farklı ülke ve yerelliklerin sosyal tarihlerinin yazılmasında etkili ve belirleyici bir disiplin haline gelmiştir. Türkiye farklı kültürlerin (din, etnisite vd.) uzun yıllar bir arada var olduğu, kültürel olarak çeşitli, bu kültürlerin birbirleriyle etkileşimine zemin olmuş bir coğrafyadır. Yanı sıra, ülkenin yakın tarihi, politik, toplumsal ve ekonomik olarak büyük dönüşümleri beraberinde getirmiş ihtilaflı, farklı toplumsal kesimler tarafından farklı biçimlerde yorumlanmış çok sayıda tarihsel olaya sahne olmuştur. Toplumsal bellek araştırmaları geçmişe ilişkin bu birbirinden farklı yorumlama biçimlerini sosyal bilimlerin niteliksel yöntem repertuarı aracılığıyla açığa çıkarır, çözümler, tartışmaya açar ve kamusallaştırır. Geçmişe ilişkin kırılgan konuların tartışılmasını sağlayarak, bunlar üzerinde müzakere ve toplumsal uzlaşım kanallarının açılmasına katkıda bulunur. Farklı kuşakların, ülkenin farklı yerelliklerinde yaşayan toplulukların, farklı toplumsal kimliklere sahip grupların seslerinin duyulur olmasını sağlayarak toplum olmaya ilişkin ortak bir anlayışın gelişmesinin ve böylece demokratikleşme süreçlerinin önünü açar. Sosyal bilimlerin farklı disiplinlerinin birikiminden yararlanarak (sosyoloji, antropoloji, psikoloji, medya çalışmaları vd.) çoğul sosyal tarih anlatılarının ortaya çıkmasını sağlar ve tarihsel birikime katkıda bulunur.

Dijital Hikâye Anlatımı, 2009 tarihinde HÜ Dijital Hikâye anlatımı Atölyesi'nin Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi İletişim Bilimleri Bölümü'nde kurulması ile uygulama ve araştırma olarak ülkemizde önem kazanmış bir alandır. HÜ Dijital Hikâye Anlatımı Atölyesi, dünyada Türkiye'deki kurumsal tek birim olarak kabul görmektedir. 2013 yılında üniversitemizde 5. Uluslararası Dijital Hikâye Anlatımı Konferansı'na ev sahipliği yapılması gerek Türkiye'de toplumsal cinsiyet alanında gerekse gündelik hayat çalışmalarında kullanımına dair ulusal ve uluslararası araştırma ve uygulama projelerinde artış olmuştur. Göç çalışmaları ve sağlık iletişimi ile Dijital Hikâye Anlatımı atölyelerinin nitel araştırma bileşeni olarak kullanılması ile Türkiye'de özgün bir alan daha açılmış olmuştur.

Sağlık iletişimi, insan sağlığının korunması ve geliştirilmesinde, sağlık politikalarının oluşturulmasında farklı disiplinlerin işbirliği ile geliştirilen iletişim bilimleri alanında örgütlenmiş bir alandır. 2019 yılında İletişim Bilimleri Anabilim Dalı, sağlığın geliştirilmesi ve korunması konusunda politika yapıcılara politika geliştirme aşamasında yardımcı olmak ve diğer paydaşlara bu konuda ihtiyaçları olan eğitim-öğretim faaliyetlerinde destek olmak üzere Sağlık İletişimi Yüksek Lisans Programını açmıştır. Bu bağlamda programın devamlılığı, toplum sağlığının korunmasında özellikle kültür odaklı yaklaşımların bir araştırma odağı olarak ön plana çıkartılması ve sağlık konusunun farklı bağlamlarını ortaya koyabilmek açısından önemli ve gereklidir.