Osmanlı İmparatorluğu'nun en geniş sınırları içindeki coğrafyada, imparatorluğun kendisinden önce de var olan pek çok aşiret bulunuyordu. Bu aşiretler daha güçlü olan devlet yapıları karşısında kendi özerkliklerini koruyabilmek, geçimlerini sağlamak ve bir arada kalabilmek için çeşitli stratejiler geliştirdiler. Ancak coğrafi yapının elverdiği ve merkezîleşmiş devlet yapılarının izin verdiği ölçüde varlıklarını koruyabildiler ya da yerleşikleşerek aşiret özelliklerini kaybettiler.
Fihristü'l Aşâir, imparatorluğun son döneminde merkezî devletin kendi sınırları içindeki aşiretlerin dökümünü bize sunuyor. Suavi Aydın ve Erdal Çiftçi, fihristin dökümünü yaparken aynı zamanda Osmanlı sınırları içindeki aşiretlerin kadim geleneklerine, var olma biçimlerine, geçimlik ekonomilerine, siyasi güç olarak potansiyellerine hem tarih hem de antropoloji literatürlerinin geniş kapsamı içinde yaklaşarak, ayrıntılı bir tartışma da ortaya koyuyorlar.
“Fihrist'teki ayrıntılı yerel bilgi bize yeni bir yerel tarih kurgusu yapabilme imkânı vermektedir.İmparatorluğun tarihe karışmak üzere olduğu bir zaman aralığında ortaya çıkmış olan Fihrist, aynı zamanda aşiretler açısından Osmanlı'nın Cumhuriyet'e nasıl bir miras bıraktığını da ortaya koymaktadır.”